21 Aralık 2010 Salı

Rust - Feel




Sardunya's Canlı Kayıt.

24 Kasım 2008 Pazartesi

3

dünyanın en zeki adamı degilim ama en aptalı da degilim. *
kafam batı yüreğim dogu. *
hayatım bana ait ama huzurlu degilim *

23 Kasım 2008 Pazar

Hayatı renklendiren film

sinemaya yön veren filmlerdendir. ne yazsam boş olacak. iyi olan ne varsa 5 ile çarparak hesap yapın derim.
öncelikle harika bir senaryo var elimizde, ki pek çok bilinçsiz izleyicinin city of angel'a hayranlığını düşünürsek bu film rahat bir şekilde city of angel'a 10 çeker. wim wenders kariyerinin doruk noktasına bu filmle uzanıyor. o nasıl bir biçimdir, anlatımdır. nasıl bir yeryüzüne düşüştür ve dünyamıza renk katmaktır.bruno ganz en iyi erkek performanslarından birini sergilerken, bizi büyülüyor. hayatımın en derin repliklerinden biri bu filmdedir. nick cave şarkı söyler, puslu sesiyle. arkada yere düşen bir melek* ve aşık olduğu kadına açılıyor. unutulmayacak. akıldan çıkmayacak bir sahne. *mutlaka izleyin. ya da gidin kötüyle yetinin. *

"Bildikleri gibi çekerler"

Lise 1'e gidiyordum. Sinemaya daha yeni yeni ilgi duymaya başladığım zamanlardı. Yatılı okuduğum için haftasonu arkadaşlarımla sinemaya gitmiştik. Gani Müjde'nin ikinci filmini görmüştük. Kahpe Bizans.
Kahpe Bizans'a o zaman çok gülmüştüm. Arabesk gibiydi. Eski Türk filmleriyle dalga geçen bir filmdi. Ama Amerikan yeniden yapımları gibi (Scary Movie) vasat değildi. Eğlendirmişti ama bir aylık ömrü de yoktu. Hala televizyonda görünce biri ki sahnesine takılınabilir. Arabesk'ten bahsetmiyorum bile. O nevi şahsına munasır bir filmdi zaten.
Peki Osmanlı Cumhuriyeti? Filmin neresinden tutsak elimizde kalacak gibi geliyor bana. Nerden gireceğimi bile kestiremiyorum. Yaratıcı bir konu bulunmuş. Osmanlı Cumhuriyeti kurulsa ne olur? Ama hiç yararlanılamamış bundan. Senaryo çok zayıf kalmış. Ne yapacağını bilememiş. Karakterlerin bazılarının ne işe yaradığı bile belli değil. Kuru kalabalık. Sarı saçlı Arap, kulakları duymayan ama hiç birşeye hizmet etmeyen padişah kızı, onun eşi(niye vardı o adam), kuş gibi öten padişah, alışveriş çılgını bir eş. Daha bir sürü gereksiz karakter. ("Sade"likten çok uzak)
Tutarsızlık, izleyicinin gözüne sokulan Amerikan Mandacılığı ve iyi olamayan oyunculuklar ilk aklıma gelen sorunlar.
Öncelikle daha ilk dakkalardaki Amerikan askeri ve onların konuşması itici geldi. Tabi yönetmen zaten onlara tepki duymamızı istiyor ama bizim rahatsızlığımız daha çok çekim ve amatörlük kokan sahnelerden kaynaklanıyor. Senaryo üzerinde o kadar çok gel git var ki. Komik olmaya çalışan bir sahnenin ardından gereksiz bir hüzün, heyecanlı bir sahne içinde gereksiz bir romantizm ve eğlenceli bir sahnede kan. Nasıl bir tutarlılık göstergesi bu böyle. Sinemada ilk kurallardan biri değil mi tutarlılık? Hem hikayede hem de senaryo içindeki karakterlerde?
Bir patlayan bir sönen, borusu ötmeyen, basireti bağlanmış, bir padişah. Tabi burda Gani Müjde'nin padişahı bize vasıfsız etkisiz ama sempatik (kızım demedimi şişmansın ama bu sempatik yapıyor seni) göstermesinin de etkisi çok. Bunun temelinde tek şey var. Atatürk sevgisi. Biz film boyunca padişahı Atatürk gölgesinde izledik. Onla kıyasladık. Biri çıksaydı da "Geldikleri gibi giderler deseydi" diye boşuna mı dedi padişah. O bile bir Atatürk isterdi. Bu tamamaen filmin amacını ortaya koyuyor ki bence gereksiz.

Film en çok tutarsızlıklarıyla kalacak aklımda. Nerdeyse boşa geçen 2 saati ile bir de.
Keşke dönemin gerektirdiğ! temalara atıfta bulunmak zorunda kalmadan bildiği gibi çekseydi Gani Müjde. Kesinlikle daha güzel olurdu.